Böbrekler, karnın arka duvarında yerleşmiş olduklarından dolayı çoğunlukla erken evrede belirti vermemektedir.Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri ve
Gazi Üniversitesi (GÜ)
Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Sözen,
böbrekkanserinin sinsi bir hastalık olduğunu belirterek, "Böbrek
kanserlerinin yüzde 50’den fazlası rastlantısal olarak saptanıyor" dedi.Yaptığı
açıklamada Sözen, her yıl yaklaşık 200 bin kişinin yeni böbrek kanseri
(renal hücreli karsinum) tanısı aldığını, 100 bin hastanın da böbrek
kanseri nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyledi.Böbrek
kanserlerinin sık görülen ve ölüm oranı yüksek ürolojik tümörlerden
biri olduğunu ifade eden Sözen, yetişkinlerde görülen tümörlerin
yaklaşık yüzde 3’ünden böbrek kanserlerinin sorumlu olduğunu belirtti.
Sözen, böbrek kanserlerinin "ürogenital kanserler içerisinde prostat ve
mesane kanserlerinden sonra 3. sırada yer aldığına" dikkati çekti.Böbrek
kanserlerinin sinsi gelişen ve ilerlerken çok fazla belirti vermeyen
bir hastalık olduğunu vurgulayan Sözen, "Böbrek kanserlerinin yaklaşık
yüzde 50’den fazlası rastlantısal olarak saptanıyor" diye konuştu.
Sözen, bu durumun, erken tanı ve tedavi olasılığını olumsuz
etkilediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Maalesef, olguların
ortalama yüzde 20-30’u tanı konulduğunda metastatik bir yapıdadır.
Organa sınırlı kalan durumlar da yapılan tedaviye rağmen yüzde 20-40
oranında metastaz gelişmektedir. Tanı almış böbrek kanserleri
hastalarının yüzde 40’ı, mevcut hastalıklarından dolayı yaşamlarını
yitirmektedir.Böbrekler, karnın arka duvarında yerleşik olmalarından dolayı genellikle erken evrede belirti vermemektedir. Yan tarafta
ağrı,
kanlı idrar yapma ve ele kitle gelmesi gibi şikayetler görülebilir.
Genellikle ileri evrede kilo kaybı, ateş, gece terlemeleri
görülmektedir."
Hastalığın tedavisinde erken tanının çok önemli
olduğunu belirten Sözen, bu gibi belirtilerle karşılaşan kişilerin
mutlaka en kısa süre içinde uzman hekime başvurması gerektiği
uyarısında bulundu.Sözen, ultrasonografi ve bilgisayarlı
tomografinin kullanımının artmasıyla birlikte rastlantısal saptanan
tümör oranının arttığını belirterek, "Yüksek teknolojinin kullanımı ile
daha küçük boyutlu ve daha erken evrede saptanan tümörlerin sayısında
da belirgin artış görülmektedir" dedi.
AİLE ÖYKÜSÜ, RİSKİ 4 KAT ARTIRIYORBöbrek kanserinde
genetikfaktörlerin önemli bir etken olduğunu anlatan Sözen, "Ailesinde böbrek
kanseri hikayesi bulunanlarda böbrek kanseri gelişme riski 4 kat daha
fazladır" uyarısında bulundu. Sözen, bu kişilerin, diğer sağlıklı
bireylerden çok daha fazla duyarlı olması ve çevresel risk
faktörlerinden uzak durmalarını da önerdi.Sözen,
sigara kullanımı,
obezite, hareketsiz yaşam, et ve süt ürünlerinin fazla tüketilmesinin de böbrek kanseri riskini artırdığına dikkati çekti.Böbrek
kanseri tedavisinde ise en etkili yöntemin "cerrahi" uygulama olduğunu,
bunun açık ya da laparoskopi şeklinde yapıldığını belirten Sözen,
laparoskopinin, hastalığın organla sınırlı kalması halinde standart bir
tedavi haline geldiğini anlattı.Küçük böbrek tümörlerinin
tedavisinde, organ koruyucu yöntem olan ve sadece tümörlü alanın
çıkarılmasını sağlayan "parsiyel nefrektomi"tekniğinin açık ya da
laparoskopik olarak başarıyla uygulandığını ifade eden Sözen, şunları
kaydetti:
"Son yıllardaki teknolojik gelişmeler, küçük böbrek
tümörlerinin tedavisini ayaktan veya hastanede 1 gece kalınacak şekilde
başarıyla uygulanabilmesini sağlamıştır. Tümörün dondurularak yok
edilmesini sağlayan ’Kriyoablasyon’ veya tümörün ısıtılarak yok
olmasına olanak veren ’Radyofrekans ablasyon’ gibi yöntemler, küçük ya
da organa sınırlı tümörlerin tedavisinde önemli bir çığır açmıştır.Böbrek
kanserlerinin moleküler biyolojisinin ve genetik özelliklerinin daha
iyi anlaşılması ile tümörün biyolojik davranışı önceden tahmin
edilmektedir. Buna göre, spesifik olarak belli mekanizma ve yolları
hedef alan çeşitli ajanlar geliştirerek metastatik böbrek kanseri
tedavisinde daha iyi anti tümör etkinliğe sahip hedefe yönelik
tedaviler kullanılmaya başlanmıştır."