Nurefsan
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Nurefsan
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
FORUMUMUZA HOŞGELDİNİZ EĞER BU İLK ZİYARETİNİZ İSE DAHA İYİ YARARLANABİLMEK İÇİN FORUMUMUZA ÜYE OLUNUZ...
YENİ ÜYELERİMİZ BİZLERE KENDİLERİNİ TANITABİLİR İSTEKLERİNİ VE GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞABİLİR...

 

 Hz. MÛSA (a.s)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
belzebuth
Süper Moderatör
Süper Moderatör
belzebuth


Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 246
Puan : 582
Rep : 7
Kayıt tarihi : 13/09/09

Hz. MÛSA (a.s) Empty
MesajKonu: Hz. MÛSA (a.s)   Hz. MÛSA (a.s) Puce-p11Ptsi Eyl. 28, 2009 8:18 pm

Hz. MÛSA (a.s)
Allah Teâlâ'nin, dört büyük kitaptan biri olan
Tevrat'i verdigi ve yeryüzünde dinini teblig edip, hakim kilmasi için
gönderdigi Ulu'l-Azm* peygamberlerden biri. Hz. ibrahim (a.s)'in soyundan
olup, israilogullarinin akidelerini islah etmek ve onlari Allah Teâlâ'nin
diledigi nizama kavusturmakla görevlendirilmisti. Küfürle mücadelesi
Kur'ân-i Kerim'de uzun uzun anlatilmaktadir.

Hz. Adem (a.s)'den, Rasulullah (s.a.s)'e kadar pek çok peygamber
gelmistir. Bu peygamberler, gönderildikleri kavimleri, Allah Teâlâ'ya
iman etmeye çagirmislar; bu yolda kâfirlerle savasmislar,
yasadiklari diyarlardan çikarilmislar; ezilmisler, hor görülmüsler
ve hatta öldürülmüslerdir.

Mûsa (a.s) da, Allah Teâlâ tarafindan israilogullari'na gönderilmis
bir rasul idi. O da tipki kendisinden önce gönderilmis olan
peygamberler gibi kavmini Allah'a iman etmeye çagirdi. Kavmine zulmeden
ve ilâhlik iddiasinda bulunan Firavun'a karsi tevhid yolunda mücahede
etti. Bu ugurda, bütün peygamberlerin karsisina çikan güçlükler,
onun da karsisina çikti. Dogup büyüdügü diyardan çikarildi,
kâfirler tarafindan öldürülmek gayesiyle kovalandi. Allah
Teâla Kur'ân-i Kerim'de bir ayette Hz. Mûsa (a.s)'dan söyle
bahsediyor: "Kur'ân'da Musa'yi da an. Çünkü o ihlâs
sahibi idi ve israilogullari'na gönderilmis bir peygamber idi"(Meryem,
19/51).

Hz. Musa (a.s)'nin Firavun ile olan kissasi, Kur'an'in bazi sûrelerinde
çesitli üslûplarda ve teferruatli olarak anlatilmistir.
Firavun ve ordusunun Kizildeniz'de bogulmalari olayindan sonra, israilogullari
ile ilgili kissasina da genisçe yer verilmistir.

Musa (a.s)'nin Firavun ile olan mücadelesi, bir sahsin bir kralla, bir
peygamberin sadece büyük bir zorba ile olan mücadelesinden ibaret
degildir. Bilâkis bu hak ile bâtil'in çatismasi, Rahman'in
ordusu ile seytanin ordusunun kaçinilmaz savasidir. Aslinda hak ile bâtil
arasindaki bu savas, insanoglunun yaratilisindan, insanlari islah etmek üzere
nebîler ve rasullerin hayat sahnesine çikmasindan beri devam
edegelmektedir.

Sapiklik ve bâtil, daima iblis ve onun ordusu tarafindan temsil
edilmis, imana, tevhide, peygamberlige, kisaca Hakka sürekli meydan
okumustur. Fakat kazanan daima Hak olmustur. Allah Teâlâ söyle
buyuruyor: "Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya
hayatinda, hem de meleklerin sahid olacagi günde muzaffer kilacagiz"
(el-Mü'min, 40/51).

Hz. Musa (a.s)'da gönderildigi kavmi cehalet ve sapiklik içerisinde
buldu. Onlari Hakka davet etti, yurdundan çikarildi, savasti ve sonunda
Allah Teâlâ'nin izniyle kazandi.

Hz. Musa (a.s)'nin Nesebi, Dogumu ve Hayati
Musa (a.s)'nin babasi, imran'dir Onun babasi Yahser, onun da babasi
Kahes'dir. Nesebi Yakub (a.s)'a ulasir; ki, onun babasi Hz. ishak (a.s), onun da
babasi Hz. ibrahim (a.s)'dir. Musa (a.s)'nin yaninda gördügümüz
Harun (a.s) onun kardesidir. Allah Teâla, Musa (a.s)'yi Firavun'a, imana
davet için gönderdiginde, Hz. Harun (a.s)'u da ona yardimci olarak
seçmis ve görevlendirmisti. Hz. Musa (a.s) Allah Teâla'ya söyle
dua ederek, kardesi Harun (a.s)'u kendisine yardimci yapmasini istemisti: "Bir
de bana ehlimden bir vezir, (yardimci) ver. Kardesim Harun'u (ver)" (Tâhâ,
20/29-30).

Hz. Musa (a.s), Misir'in çok zor günler yasadigi bir dönemde
dogdu. Bu sirada, ilâhlik iddialarinda bulunarak haddi asan Firavun,
israilogullari halkina dayanilamayacak eziyetlerde bulunuyor, bu insanlari zulümle
kasip kavuruyordu. israilogullari, Kipt kavminin muamelelerinden ve krallarinin
agir baskilarindan bikmislardi. Misir'da yasamanin bir tadi kalmadigini biliyor
ve dedelerinin yurdu olan Kenan illerine gitmek istiyorlardi. Ama onlardan her
isinde istifade eden Firavun, yakalarini bir türlü birakmak
istemiyordu. Onlara zulmün en akla gelmeyecek olanini yapti. Nitekim Kur'ân-i
Kerim'de; "Biz sana Musa ve Firavun'un mühim haberlerinden, iman
edecek bir kavim için, gerçek olarak okuyacagiz. Çünkü
Firavun o yerde (Misir'da) baskaldirmis ve ahalisini parçalara bölüp,
kendisine baglamisti" (el-Kasas, 28/3-4) buyuruluyor.

Firavun, saltanati sirasinda israilogullarina çok kötü
eziyetlerde bulundu; onlari köle yapti, en çirkin ve adî
islerde çalistirdi. Allah Teâlâ, israilogullarini bu
sikintidan, azgin Firavun'un serrinden, zulüm ve taskinliklarindan
kurtarmak için Hz. Musa (a.s)'yi gönderdi.

Sa'lebî, Kisas-i Enbiya'sinda imam Suddî'den; Firavun'un bir rüya
gördügünü, korkup kederlendigini naklediyor. Rüyasinda
Kudüs tarafindan gelen bir ates gördü. Bu ates, Misir'a kadar
uzanip, Firavun'un evlerini yakti. Fakat sadece Kipti'lere zarar verdi,
israilogullari ise kurtuldular. Uyaninca hemen kâhin ve müneccimlerden
rüyayi tabir etmelerini istedi. Onlar dediler ki; "israilogullari içinden
bir çocuk dünyaya gelecek, Misirlilarin helâkina ve senin
kralliginin yok olmasina sebep olacak. Dogacagi zaman da iyice yaklasti."

Bu haber üzerine telaslanan Firavun, israilogullarin'dan dogan bütün
erkek çocuklarin öldürülmesini emretti. Kur'ân-i
Kerim'de bu olay söyle anlatiliyor: "Firavun, memleketin basina geçti
ve halki firkalara ayirdi. içlerinden bir toplulugu güçsüz
bularak onlarin ogullarini bogazliyor, kadinlari sag birakiyordu. Çünkü
o bozguncunun biriydi" (el-Kasas 28/4).

israilogullari arasinda is yapabilecek insanlarin azalmasi üzerine Kiptîlerin
ileri gelenleri Firavun'a giderek, "Eger böyle öldürmeye
devam ederseniz, ileride bizim islerimizi yapacak kimse bulamayacagiz"
dediler. Firavun da erkek çocuklarin bir sene öldürülmesini,
bir sene de öldürülmemesini emretti. Erkek çocuklarin öldürülmedigi
sene Harun (a.s) dogdu. Öldürüldükleri sene ise Musa
(a.s)...

Musa (a.s) dogunca, annesi çok üzüldü. Allah Teâlâ
ona korkmamasini, üzülmemesini vahyetti. Kalbine bir rahatlik verdi.
Bu, Kur'an'da söyle anlatiliyor: "Musa'nin annesine: "Çocugu
emzir, basina geleceklerden korktugun zaman onu suya (Nil'e) birak. Korkma, üzülme.
Biz süphesiz onu sana döndürecegiz ve peygamber yapacagiz"
diye bildirmistik" (el-Kasas, 28/7).

Musa (a.s)'nin annesi de ilham edileni yapti ve yavrusunu bir muhafaza içerisinde
suya birakti. Ablasina da, "Onu izle" dedi. Musa (a.s)'yi tasiyan
sandik, Allah'in izniyle dalgalarla sürüklenerek, Firavun'un sarayina
ulasti. Yikanmakta olan cariyeler, sandigi bulup Firavun'un karisina götürdüler.
Allah Teâlâ, Firavun'un karisi Asiye'nin kalbine bu çocugun
sevgisini koydu. Firavun çocugu görünce öldürmek
istedi. Ancak Asiye, çocugu kendisine vermesini istedi. Çünkü
hiç çocuklari olmuyordu. Kur'an-i Kerim, bunu söyle
anlatiyor: "Firavun'un karisi: Benim de senin de gözün aydin
olsun! Onu öldürmeyiniz, belki bize faydali olur, yahut onu ogul
ediniriz" dedi. Aslinda isin farkinda degillerdi" (el-Kasas, 28/9).

Hz. Musa (a.s) acikinca onu emzirmek icab etti. Fakat o kimseden süt
emmek istemiyordu. Allah Teâlâ, bunu söyle zikrediyor: "Önceden,
süt annelerinin memesini kabul etmemesini sagladik. Musa'nin ablasi; "size,
sizin adiniza ona bakacak, iyi davranacak bir ev halkini tavsiye edeyim mi?"
dedi. Böylece onu, annesinin gözü aydin olsun diye, ona geri çevirdik.
Fakat çogu bilmezler" (el-Kasas, 28/12-13).

Musa (a.s) böylece annesine dönmüs oldu. Üstelik
Firavun'un sarayinda büyüdü. Firavun ailesinin sevgisini kazandi.
Allah Teâlâ söyle buyuruyor: "Musa erginlik çagina
gelip olgunlasinca ona hikmet ve ilim verdik. iyi davrananlari böyle mükâfatlandiririz"
(el-Kasas, 28/14).

Yetisip delikanlilik çagina gelen Musa (a.s) bir gün sehre indi.
Ögle üzeriydi. Dükkanlar kapaliydi ve halk evlerinde istirahat
ediyordu. Kur'ân-i Kerim'de, sehirde geçen hadise söyle
anlatiliyor; "Musa, halkinin haberi olmadigi bir zamanda sehre idi. Biri
kendi adamlarindan, digeri de düsmani olan iki adami dövüsür
buldu. Kendi tarafindan olan kimse, düsmanina karsi ondan yardim istedi.
Musa, onun düsmanina bir yumruk vurdu, ölümüne sebep oldu. "Bu
seytanin isidir; çünkü o apaçik saptiran bir düsmandir"
dedi. Musa, "Rabbim! dogrusu kendime yazik ettim, beni bagisla" dedi.
Allah da onu bagisladi. O, süphesiz bagislayandir, merhamet edendir. Musa; "Rabbim!
Bana verdigin nimete and olsun ki, suçlulara asla yardimci olmayacagim "
dedi. sehirde, korku içinde, etrafi gözeterek sabahladi. Dün
kendisinden yardim isteyen kimse, bagirarak ondan yine yardim istiyordu. Musa
ona: "Dogrusu sen besbelli bir azginsin " dedi. Musa, ikisinin de düsmani
olan kimseyi yakalamak isteyince: "Ey Musa! Dün bir cana kiydigin gibi
bana da mi kiymak istiyorsun? Sen islah edenlerden degil, ancak yeryüzünde
bir zorba olmak istiyorsun"dedi" (el-Kasas, 28/15-19).

israillinin, olayi agzindan kaçirmasi üzerine, bütün
halk Musa (a.s)'nin Misirliyi öldürmüs oldugunu ögrendi.
Daha sonra bir adam kosarak geldi ve kendisini öldüreceklerini söyledi.

"Musa korku ipinde çevresini gözetleyerek oradan çikti.
Rabbim! Beni zalim milletten kurtar" dedi. Medyen e dogru yöneldiginde:
"Rabbimin bana dogru yolu gösterecegini umarim ", dedi"
(el-Kasas; 28/21-22).

Musa (a.s) böylece yurdundan uzaklasti. Yanina yiyecek hiç bir
sey de almamisti. Tam sekiz günlük yolu, agaç yapraklari
yiyerek asti. Misir ile Medyen arasi sekiz günlük bir mesafedir. Allah
Teâlâ'nin bu seçkin kulu, aç ve bitap düsmüs
olarak bu uzun mesafeyi katetti ve nihayet Medyen'e ulasti. Kur'ân-i
Kerim'de kissa söyle devam ediyor:

"Medyen suyuna geldiginde, davarlarini sulayan bir insan toplulugu
buldu. Onlardan baska, hayvanlarini sudan alikoyan iki kadin gördü.
Onlara: "Derdiniz nedir?"dedi. "Çobanlar ayrilana kadar
biz sulamayiz. Babamiz çok yaslidir (onun için bu isi biz
yapiyoruz) " dediler. Musa onlarin davarlarini suladi. Sonra gölgeye çekildi:
"Rabbim! Dogrusu bana indirecegin hayra muhtacim" dedi"
(el-Kasas, 28/23-24).

Ibn-i Kesir, El-Bidaye ve'n-Nihaye'de bu olayi söyle anlatiyor: "Medyen
suyunda çobanlar koyunlari suladiktan sonra, kuyunun agzina büyük
bir kaya koyarlardi. Bu iki kadin da artan sularla koyunlarini sulamaya çalisirlardi.
Musa (a.s), kayayi kuyunun agzindan tek basina kaldirdi, su çekti ve
kadinlarin koyunlarini suladi. Sonra tekrar kayayi yerine koydu. Bu kayayi ancak
on kisi kaldirabilirdi. Musa (a.s) ise, on kisinin halledebilecegi bu isleri tek
basina halletmisti. Kizlar babalarina gidip Hz. Musa'yi ve yaptigi iyiligi
anlattilar. Kur'an-i Kerim'de kissa söyle devam ediyor:

"O sirada, kadinlardan biri utana utana yürüyüp ona
geldi: "Babam sana sulama ücretini ödemek için seni çagiriyor
dedi. Musa ona gelince, basindan geçeni anlatti. O: "Korkma! Artik zâlim
milletten kurtuldun"dedi. iki kadindan biri: "Babacigim, onu ücretli
olarak tut. Ücretle tuttuklarinin en iyisi bu güçlü ve güvenilir
adamdir, dedi. Kadinlarin babasi bana sekiz yil çalismana karsilik bu iki
kizimdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eger on yila tamamlarsan, o
senden bir lütuf olur. Ama sana agirlik vermek islemem. insallah beni iyi
kimselerden bulacaksin" dedi. Musa: "Bu seninle benim aramdadir. Bu
iki süreden hangisini doldurursam doldurayim, bir kötülüge
ugramayacagim. Söylediklerimize Allah vekildir" dedi" (el-Kasas,
28/25-28).

Ibn-i Kesir söyle diyor: "Kizlarin babasinin kim oldugu hakkinda görüs
ayriligi vardir. Bunun Suayb (a.s), oldugu hususunda kanaatler vardir. Ulemanin
çogunlugu da bu görüstedir. Hasan Basri, Malik b. Enes'den
naklolunan bir rivayeti delil getirerek diyor ki: Hz. Suayb kavmi helâk
olduktan sonra uzun bir ömür yasamis, tâ ki Musa (a.s)'a ulasmis
ve kizini ona nikâhlamistir.

Hz. Suayb (a.s)'in kiziyla nikâhlandiktan sonra Musa (a.s), Medyen'de
kalip, haniminin mehri olmak üzere on yil koyun güttü. Bir
rivayete göre, Peygamberimize tam olarak ne kadar çalistigi
sorulmus; o da on sene oldugunu buyurmustur. Buradan anlasildigi üzere, tam
on yil çobanlik yapmistir.

Hz. Musa (a.s) ya Peygamberliginin Bildirilmesi
Musa (a.s) Medyen'de on sene kalip mehrini tamamladiktan sonra, Misir'a dönmeye
karar verdi. Ailesiyle birlikte yola koyuldu. Karanlik ve soguk bir gecede yolu
sasirdi ve dag geçidinin yolunu bir türlü bulamadi. Çakmak
tasiyla bir seyler tutusturmaya çalisti, basaramadi. Soguk iyice
siddetlendi. Kansi da hamileydi ve dogum zamani da yaklasmisti. Musa (a.s) ve
ailesinin gerçekten yardima ihtiyaci vardi. Kur'an-i Kerim'de, bu olay söyle
anlatiliyor: "Musa, süreyi doldurunca ailesiyle birlikte yola çikti.
Tür tarafindan bir ates gördü. Ailesine: "Durunuz, ben bir
ates gördüm; belki oradan size bir haber veya tutusmus, bir odun
getiririm de isinabilirsiniz" dedi. Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin
sag yanindaki agaç cihetinden: "Ey Musa! süphesiz ben âlemlerin
Rabbi olan Allah'im " diye seslenildi. "Degnegini at!." Musa,
degnegin yilan gibi hareketler yaptigini görünce, dönüp
arkasina bakmadan kaçti. "Ey Musa! Dön, gel. Korkma. süphesiz
güvende olanlardansin" denildi. "Elini koynuna koy, lekesiz,
bembeyaz çiksin. Korkudan açilan kollarini kendine çek! Bu
ikisi Firavun ve erkânina karsi Rabbinin iki delîlidir. Dogrusu
onlar yoldan çikmis bir millettir" denildi. Musa: "Rabbim!
Dogrusu ben onlardan bir cana kiydim. Beni öldürmelerinden korkarim.
Kardesim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni
destekleyen bir yardimci olarak benimle gönder, çünkü beni
yalanlamalarindan korkarim" dedi, Allah: "Seni kardesinle
destekleyecegiz, ikinize bir kudret verecegiz ki, onlar size el
uzatamayacaklardir. Ayetlerimizle ikiniz ve ikinize uyanlar üstün
geleceklerdir" dedi" (el-Kasas, 28/29-35).

Tâhâ sûresinin ilk ayetlerinde, Allah Teâlâ
ile Musa (a.s) arasinda geçen konusma, daha ayrintili bir sekilde
verilir. su ayetler Allah Teâlâ'nin Musa (a.s)'yi rasul olarak görevlendirdigi
zamanin anlasilmasinda yardimci oluyor: "Ben seni seçtim, artik
vahyolunani dinle. süphesiz ben Allah'im. Benden baska ilâh yoktur.
Bana kulluk et, Beni anmak için namaz kil!" (Tâhâ,
20/13-14).

Ve daha sonra Allah Teâlâ, Musa (a.s)'ya söyle buyuruyor: "Firavun'a
gidin; dogrusu o azmistir. Ona yumusak söz söyleyin, belki ögüt
dinler veya korkar" (Tâhâ, 20/43-44).

Allah Teâlâ'nin, Musa (a.s)'ya bunu emretmesinden sonra, Musa
(a.s) ile Firavun arasinda amansiz bir mücadele de baslamis oluyordu. Hak
ile bâtil'in amansiz savasi. Bütün peygamberlerin birbirlerine
miras biraktiklari tevhid mücadelesi...

Hz. Musa (a.s), Allah Teâlâ'nin bu emriyle Firavun'a gitti. Onu
güzellikle Allah'a iman etmeye davet etti: "Musa: Ey Firavun! Ben âlemlerin
Rabbinin peygamberiyim! Bana Allah'a karsi ancak gerçegi söylemek
yarasir. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, israilogullari'ni benimle beraber
saliver" (el-A'raf, 7/104-105).

"Firavun: "Musa! Rabbiniz kimdir?" dedi. Musa: "Rabbimiz,
her seye ayri bir özellik veren, sonra dogru yola eristirendir" dedi"
(Tâhâ 20/49-50).

Firavun, bu davete icabet etmedi ve direndi. Musa (a.s)'yi zindana atmakla
tehdit etti. Musa (a.s)'da Firavun'a, belki iman eder diyerek, ispat edici bir
delil getirmek istedi. Asasini yere atti, kocaman bir yilan oldu. Elini koynuna
sokup çikardi, gözleri kamastiran bir günes parçasi
oluverdi. Musa (a.s)'nin gösterdigi bu mucizeler karsisinda Firavun gerçekten
korkmustu. Bunun üzerine o da sihirbazlarini toplayip, Musa'yi maglup
etmeyi kararlastirdi. Ülkesindeki bütün ünlü
sihirbazlari çagirtti ve onlardan Musa (a.s)'nin yaptiklarindan daha büyük
bir sihir yapmalarini istedi. Onlarda hazirlandilar ve bir gün
kararlastirdilar. O gün gelince de halkin gözleri önünde
Musa (a.s) ile yarismaya basladilar.

"Sihirbazlar: "Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy veya biz
koyalim" dediler. Musa: "Siz koyun"dedi. Sihirbazlar
marifetlerini ortaya koyunca, insanlarin gözlerini sihirlediler ve onlari ürküttüler,
büyük bir sihir yaptilar. Biz de Musa'ya: "Asani koyuver"
dedik o da koyuverdi. Hemen onlarin uydurduklarini yutmaya basladi. Hak tahakkuk
etti. Onlarin yaptiklari bosa gitti. iste orada yenildiler, küçük
düstüler. Sihirbazlar secdeye kapanip: "Âlemlerin Rabbine,
Musa ve Harun'un Rabbine inandik" dediler" (el-A'râf,
7/115-122).

Sihirbazlarin iman etmeleri, Firavun'u çok kizdirdi. Onlari öldürmekle
tehdit etti. iste küfür, acizligini bu olayla bir kere daha ortaya
koymus oldu.

Gelisen bu olaylar, Firavun'u yola getirecegi yerde, onu daha çok
azdirdi. Ve Musa (a.s) ile kavmini ortadan kaldirmadikça rahata
kavusamayacagina inanip, bu arzusunu yerine getirmeye çalisti. Musa
(a.s), Firavun ve kavmini, imana çagirmaya devam etti. Firavun inkâr
ettikçe, Allah Teâlâ onun kavmine tufan, çekirge,
hasarat, kurbaga, kan gibi çesitli azablar gönderdi. Ancak bunlarin
hiç biri, Firavun ve kavmini yola getirmedi.

Firavun, küfür ve inadinda, israr ve Musa (a.s)'nin davetine de
icabet etmemeye devam etti. Allah Teâlâ, Musa (a.s)'ya
israilogullarini bir gece Misir'dan çikarip Filistin diyarina götürmesini
vahyetti. Bir gece Musa ve kavmi sehirden çikip, Süveys halici
boyunca Kizildeniz'e yöneldiler. Firavun sehirde israilogullarindan hiç
bir iz göremeyince, kaçtiklarini anladi ve bütün ordusunu
seferber ederek, peslerine düstü. Firavun ordusunun çok
kalabalik oldugu rivayet edilmektedir. Firavun iki gün sonra
israilogullarina yetisti. israilogullarinin önlerinde geçilmesi mümkün
olmayan bir deniz arkalarinda kocaman bir ordu vardi. israilogullari "Yakalandik
yâ Musa" diye yakinmaya basladilar. Kur'ân-i Kerim'de olay söyle
anlatiliyor: "Musa: "Hayir, Rabbim benimle beraberdir, bana elbette
yol gösterecektir"dedi. Bunun üzerine Biz Musa ya: "Degneginle
denize vur" diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrildi, her parçasi yüce
bir dag gibiydi. iste oraya geridekileri de yaklastirdik. Musa ve beraberinde
bulunanlarin hepsini kurtardik" (es-suara, 26/62-65).

"Firavun, ordusuyla onlari takib etti. Deniz de onlari içine
aliverdi. Hem de ne alis!" (Tâhâ, 20/78).

Kur'an-i Kerim'de Allah Teâlâ, bir zâlimin, kâfirin
sonunu böyle anlatiyor; ve bir kavmi nasil kurtardigini da. iste Hak, Bâtil'in
tepesine böyle inip, onu ortadan kaldirabiliyor.

Firavun ordusu, bir tek kisi kalmamacasina yok oldu. Firavun ise, ölümün
geldigini anlayinca iman ettigini açikladi: "Firavun bogulacagi
anda: "israilogullarinin inandigindan baska tanri olmadigina inandim, artik
ben de ona teslim olanlardanim" dedi. Ona: "simdi mi (inandin)? Daha önce
baskaldirmis ve bozgunculuk etmistin"dendi" (Yunus, 10/90, 91).

Bu olaydan sonra Allah Teâlâ, Hz. Musa (a.s)'ya kavmiyle
birlikte Beyti Makdis'e yönelmelerini emretti. Yola koyuldular. Çölde
su bulamayip, siddetli bir susuzluga kapildilar. Gelip Musa (a.s.)'a sitem ve
sikayette bulundular. Allah, Musa (a.s)'a, âsâsini tasa vurmasini
emretti. Vurunca tasin oniki yerinden su fiskirdi. Her Yahudi kabilesine bir göze
düsüyordu. Onlar bu gözelerden kana kana içtiler,
susuzluklarini giderdiler. Allah Teâlâ israilogullarina, gökten
kudret helvasi ve bildircin eti de gönderdi. Fakat israilogullarinin o ikiyüzlülükleri,
bütün bu nimetlere ragmen, kendini burada da ortaya çikardi.
Bir tek yemekle yetinemeyeceklerini söylediler: "Ey Musa! Bir çesit
yemege dayanamayacagiz. Bizim için Rabbine yalvar da, bize yerin
bitirdigi sebze, kabak, sarmisak, mercimek ve sogan yetistirsin" demistiniz
de, "hayirli olani daha düsük seyle mi degistirmek istiyorsunuz?
Bir sehre inin, orada süphesiz istediginiz vardir" demisti"
(el-Bakara, 2/61).

Sonra Allah Teâlâ Hz. Musa'ya, Filistin'e gitmeyi emretti. Orada
Heysanilerin kalintilari ve Kenanlilardan meydana gelen zalim bir topluluk ile
karsilastilar. Musa (a.s) kavmine, buraya girip bu zalimlerle savasmalarini, ve
onlari bu mukaddes beldeden çikarmalarini emretti. Fakat, israilogullari
buna cesaret edemedi: "Ey Musa! "Onlar orada oldukça biz asla
oraya girmeyecegiz. Sen ve Rabbin gidin savasin, dogrusu biz burada oturacagiz"
demislerdi" (el-Maide, 5/24).

Çünkü israilogullari, Firavun ülkesinde zillet ve
adilige, asagilanmaya alismislardi. Onlar için bazi degerleri ele geçirmek
için savasmak, bir manâ tasimiyordu. Allah'da onlari Tih çölüne
atti ve yollarini sasirtti. Kavmine söz geçiremediginden yakinan
Musa'ya, Allah Teâlâ: "Orasi onlara kirk yil haram kilindi.
Yeryüzünde saskin saskin dolasacaklar. Sen, yoldan çikmis bir
millet için tasalanma" dedi" (el-Maide, 5/26).

Zamanla, bu zillet içinde yasayan nesil, yerini hürriyetle
yetisen ve izzetle yasayan bir nesile terketti. Bunlar da bir müddet sonra
Arz-i Mukaddes'e girmeye muvaffak oldular.

israilogullari, bu kirk yil içinde çok çesitli
sapikliklarda bulundular. Hz. Musa'nin Tur daginda kirk gün geçirdigi
bir zamanda, Sâmirî isimli bir sahsin imal ettigi ve "iste
sizin de Musa'nin da tanrisi" dedigi altindan bir buzagiya tapmaya
basladilar. Musa (a.s) döndügünde onlari buzagiya tapinir görünce
çok üzüldü. Harun (a.s)'a çikisti.
israilogullari'ni buzagiya tapinmaktan vazgeçirmeye çalisti.
israilogullari ise, her firsatta iki yüzlülüklerini sergilediler
(Sâmirî olayi bak. Daha fazla bilgi için bk. Sâmirî
mad.). Musa (a.s), hayati boyunca tevhid yolunda mücadele etti. Bu ugurda
pek çok eziyetle karsilasti. Yurdundan çikarildi, ölümle
tehdit edildi ve etrafinda kendisiyle beraber, inanan pek az insan bulabildi.

Musa (a.s), Tih çölünde, Harun (a.s)'dan sonra öldü.
israilogullarini Arz-i Mukaddes'e sokamadi. Öldügünde yüz
yirmi yasinda idi. Buhârî, onun ölümü ile ilgili
olarak sunlari rivayet ediyor: "Ölüm melegi geldiginde, Musa
(a.s) onun yüzüne dikkatle bakti. Canini almaya gelen Azrail (a.s)
korktu ve gözü karardi. Sonra: "Yarabbi, beni bir kuluna gönderdin
ki, ölmek istemiyor" diye tazarru eyledi. Allah Teâlâ, o
hali üzerinden kaldirarak, tekrar Musa'ya gönderdi: "Söyle,
sayili olmak sartiyla istedigi kadar yasasin". Hz. Musa: "Yarabbi,
sonra ne olacak?" dedi. "Öleceksin" buyuruldu. "Öyle
ise ölüm simdi gelsin" niyazinda bulundu. Sonra Allah Teâlâ'dan,
kendisini bir tas atimi Beyti Makdis'e yaklastirmasini, orada ölmesini ve
oraya gömülmesini istedi. Ebu Hureyre (r.a) söyle diyor: "Rasulullah
(s.a.s): "Eger ben sizinle beraber orada bulunsaydim, onun yol kenarinda ve
kizil bir kum tepesinin yaninda bulunan kabrini size gösterirdim"
buyurdu".
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hz. MÛSA (a.s)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Nurefsan :: Güzel Dinimiz İslam :: Peygamberler Tarihi-
Buraya geçin: